Geçtiğimiz hafta sonunu yine Olympos ‘ta geçirmeye karar verdik ve Olympos Divasa Hotel bizi misafir etti. Olympos Divasa Hotel bu yıl el değiştirdi ve değişimin hakkını veren bir işletme haline geldi. Olimpos‘un doğasına ve felsefesine uygun inşa edilen odaları ayrıca konfor gözetilerek sıfırdan inşa edilmiş. Olimpos’un en lüks işletmeleri arasında ismi geçen bir mekan. Ama lüks oluşu sizleri korkutmasın çünkü fiyat politikaları diğer işletmelerle kıyaslandığında arada pek fark yok. Yani hemen hemen aynı fiyatlara , veya küçük bir farkla konforlu bir konaklama imkanı bulabilirsiniz.

Olympos konusuna dönecek olursak , Olimpos yazmakla bitmeyen bir garip yer. Olimpos’un sadece kendisi değil çevresi de köşe bucak hazine tadında yerler. Yıllardır duyduğumuz,işittiğimiz her köşeyi keşfe gittik , yürüdük, yeri geldi geceleri çadır kurduk ama hâlâ bitiremedik. Cuma akşamı Olympos Divasa Hotel’de canlı müzik dinleyerek geçti. Sabah ise ilk sonbahar yağmuru ile uyandık. Yağmuru oldum olası severim ve yağmurun en çok yakıştığı şehir tartışmasız İstanbul’dur , Boğaz’dır ama Olympos’un yağmuru da ayrı bir güzeldi. Yaklaşık bir saat boyunca kamelyadan kahvemizi yudumlayarak yağan yağmuru izledik. Üniversite öğrencisi olduğu belli olan tatilciler büyük bir keyifle yağmur altında denize gidiyordular. Bilen bilir , yağmurda denize girmenin tadı bambaşkadır.

karaoz_Adrasan1Yaklaşık bir saat süren yağmurun ardından parlak bir güneş ile yeniden canlandık. Olympos başta yazdığım üzere garip bir yer. Kendisi çok özel olmasının yanı sıra çevresi keşfe çok açık. Öyle el altında kalan , insanların çok bildiği yerlerden ziyade daha bakir, az kişinin bildiği özel yerler ile dolu. Olympos’u ve çevresini iyi bildiğimizi düşünen kişiler olarak farklı bir yer bulalım dedik ve Adrasan‘dan sonrası koyları keşfedelim dedik. Adrasan içinden Karaöz tarafına giden yola saptık. Orman içinden ilerleyen yol zaten başlı başına insanı dinlendiren türden. Virajlarla giden 8-10 km ardından bir yeşiller içinden bir anda masmavi deniz size merhaba diyor. Olympos ve ya Adrasan’ın aksine okyanus tadında bir mavilik.

Karaöz dışa kapalı bir yapısı olan köy tadında bir yer. Turizm konusunda çok iddialı değil. Sadece bilenlerin uğradığı , gidip keşfettiği bir güzellik. Öğlenden sonra gittiğimiz Karaöz’de dalgalar yüzünden denize girme ihtimalimiz yoktu. Zaten denize girme hevesimiz de yoktu. Biz daha çok görmek , keşfetmek peşindeydik. Karaöz’ün içinden yine orman içine giden yola saptık. Virajlarla dolu stabilize bir yol ve bir tarafı karaoz_Adrasan5uçurumlar. Anlatması zor güzellikte manzaralar. Bu yol aynı zamanda Likya Yolu güzergahında bulunan Gelidonya Feneri‘ne giden yol. Yine bilinen Korsan Mağarası Koyu’na bu yoldan gidilmekte.

Akşam saatlerine kadar yaptığımız tek şey hemen hemen her virajda durup değişen manzaranın seyrine dalmak oldu. Planımızda Gelidonya Feneri’ne çıkmak vardıysa da bizleri büyüleyen bu manzaralara dalmaktan ona vakit bulamadık.

Olympos sizlere sıradan bir tatilin ötesinde alternatifler sunar. Sakin bir tatil isteyene doğa içerisinde huzur sunar , eğlence , hızlı ve sabahı bulan geceler isteyenlere her türden müzik ve farklı alternatifler sunar. Tüm bunların yanı sıra keşfetmeyi severim diyenlere sunar ha sunar. Sunmaktan bıkmaz.

Eylül ayı ise tüm bunları gerçekleştirmek için en uygun aydır. Üstelik Olympos Divasa Hotel eylül için çok cazip bir kampanya hazırlamış. Oldukça uygun fiyatlar ile unutması zor zamanlar geçirmek mümkün.

Olympos Divasa Hotel’e misafirperverliklerinden ötürü ayrıca teşekkür…

Kalem sahibi : Özgür Çiçek ( Sıradan , tatilci kıvamında bir vatandaş , ünlü biri değil yani )